3 Aralık 2008 Çarşamba

Güle Güle Efendim...





Gidişinin sükûnetinde, kara bir hanenin karanlık ve ıssız bir köşesinde, İskender diliyle… Destur…

Evim, ocağım, yurdumsun…

Dışında olamadığım, içinden çıkamadığım… Anahtarını kaybettiğim günde düştüm yollarına derbeder sürgünlerin. Bir türlü kavuşamadığım, kavuşmaya doyamadığım… Kıble sabalarının halvetiyle açan yediverenim. Karanlıkların ardında uyandırmadan kimseleri, uyandırdın sevgimi; gecelerimi yıkadın, dolunaylara doldurdun.

Hasretim, hicranım, firkâtimsin…

Aramadan bulduğum yola koyulmuş göçüm. Gecelerimin hakimi, gözyaşlarımın pınarı, Efendimsin. Sevilmeye şayeste dilberim, kuşkulardan arındırışmış günaydınım. Güzellik mushafının sermayesi; hayatım, ömrüm, varlığımsın…

Yaralım, bimarım, hastam…

Merhemine koştuğum, zehriyle düştüğüm. Beşeriyetimin ve acziyetimin pervasız ayinlerinde kurban olanım. Aşk sultanıma otağ, gam ordusuna karargâh, sadağımda zehirli peykânımsın gamzelerden; küplerinden köpüren pahalı şaraplara ödediğim pahasın ruh iklimlerinde. Uğrular elinde tutsak şehzâdem…

Çilem, acım, kaderim, gönlüm…

Sustukça hoş geçimlim, dile geldikçe parlayan alevim. Rüyam, hayalim, hülyam… Sellere kaybettirdiler izini ilkin ve iz sürmeyi unutturdular bana. Ateşini külde sakladılar ve külü ateşe koydular.

Esenliğim, sevincim, neşem, Efendim…

Dön artık yurduna. Sana meskendir bu gönül, sana vatandır secdegâhım. Sultanımsın, sevdalımsın, gönül tahtımda oturan en yüce padişahımsın.

Gülüm, gülzârım, gülşenimde gül bakışlım…

Sensiz çiçekleri açmaz bu diyarın. Senin sesine vâbestedir rüzgârlarım. Düş, desen, düşer gözüme nakış misali işlediğin gözyaşlarım. Bir bakışına ve bir gülüşüne hayrandır yüreğime nakşettiğin kalp atışlarım.

Stanbulum, Bağdadım, Gülistân ile Bostânım…

Sensiz tadı yoktur şehirlerin. Şehirlerin içinde hapsolmuş tarihin sensiz tadı yoktur. Sâdi Bostân’ı ve Gülistân’ı bile laf dinletemez sevdama. Aşk laf dinlemez, gezinir, seni arar Mushaflar arasında.

Aşkım, sevdiğim, sevdalım, Sultânım…

Dünyam, âlemim, hayatım, ömrüm, varlığım, Efendimsin…

İskender Pala’nın “Kitâb-ı Aşk” adlı yapıtından eşsiz güzellikle bir senfoni… Biraz ondan, biraz bizden… Üstadın engin hoşgörüsüne sığınarak…

4 yorum:

Adsız dedi ki...

"Evim, ocağım, yurdumsun…

Dışında olamadığım, içinden çıkamadığım… Anahtarını kaybettiğim günde düştüm yollarına derbeder sürgünlerin. Bir türlü kavuşamadığım, kavuşmaya doyamadığım… Kıble sabalarının halvetiyle açan yediverenim. Karanlıkların ardında uyandırmadan kimseleri, uyandırdın sevgimi; gecelerimi yıkadın, dolunaylara doldurdun."

"Kitâb-ı Aşk"ı bana ilk önerdiğinizde klasik aşk kitaplarından biri olduğunu düşünmüştüm ve temkinli yaklaşmıştım hatırlarsanız. İskender Pala'nın tadına o zaman vardım işte ve hemen ardından "Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk" geldi. "Aşkname" ile devam etti yolculuk. Sizin kadar olmasa da elimden geldiğince anlamaya çalıştım İskender Pala'yı. Şimdi üniversitedeki eski edebiyat hocam sevmiyor ve popüler kültüre kaydı diye eleştiriyor İskender Pala'yı; ama o olmasaydı eski edebiyat bu kadar sevilir miydi bu ülkede orası tartışılır işte. Popüler kültür bile olsa duygu adamı. Tıpkı sizin gibi. Kendi cümlelerinizle renk katmış ve bir bütün olmuşsunuz İskender Pala'yla. Daha çok şey yazılabilir Hocam; ama tek söylenecek şey İskender diliyle yazdıklarınızın mükemmelliği. Hem onun hem sizin yüreğinize sağlık.

Yasemin Güzelyalı

Adsız dedi ki...

İskender Pala Divan edebiyatını size sevdirmiş, siz de İskender Pala'yı bize sevdireceksiniz bu gidişle. İlk işim adı geçen kitapları gidip almak olacak. Muhteşem bir yazı okudum yine. Okuyan gözleriniz yazan kaleminiz dert görmesin.

Züleyha

Adsız dedi ki...

Cumanın ruh haline uygun bir yazı okudum kardeşim. Tadı damağımda kaldı. Yorumları okudum da herkes İskender Pala'dan bahsetmiş. Sanırım okunması gereken biri. Bunu yavaş yavaş yazını okuyan herkes anlıyor gibi. Gönlünün güzelliğine kara değmesin. Ş.Sadi

Adsız dedi ki...

İsmail Emre Ağabey, bugün belli ki benim ağlama günümdür. Bugün belli ki benim dedeme verdiğim sözden döndüğüm gündür. Gönlüme ateşler düşürdü satırlarınız ve imrendim yazılarınıza. İçinizde yeşeren o sevdanıza imrendim. Ne güzel harmanlamışsınız. Önünüzde saygıyle eğiliyorum ve ellerinizden hürmetle öpüyorum efendim. Rabbim bu muhteşem kaleme mürekkepsizliği yaşatmasın.

Şehzade Osman Tunahanoğlu

AŞK'A ŞİİR AŞK'A SEMA