7 Şubat 2009 Cumartesi

Sultan'dan İstimdâd




"Kaç zamandır gelmemişken yâda biz,

İşte geldik Senden istimdâda biz.

Padişahım!..

Hasret kaldık eski istibdâda biz."

Sultanım!...


Sana, "Sultanım" diyorum. Seni öyle çok aradım ki... Seni öyle çok bekledim ki... İstanbul sokaklarını arşınladım Senin için. Baktığım her yerde Senden bir iz buldum. Her attığım adımda Senin ayak seslerini duydum. Bilmiyordum adımlarımın beni Sana getirdiğini.


Sultanım!... Gavs-ı Ekber Sultanım!...


İkinci Mahmud Türbesi'nden geçerken, gözüme bir tabut ilişti. Mahşeri bir kalabalık... Siyah beyaz fotoğraflardaki gibiydi her şey. Devlet ricali sahte gözyaşlarıyla oradaydı. Kadının biri camdan başını çıkarmış, "Bizi bırakıp nereye gidiyorsun?" diye feryat ediyordu.


Sultanım!... Cihan Padişahı Sultanım!...


Sen misin giden? O gözüme ilişen tabut Senin mi? Ortalık renklendi bir an. Bir el beni filmin o karesinden çekip çıkarmıştı. Meğer kalabalıklar içinde yalnız kalmışım. Adımlarım beni Sana getirmiş, musallada sessiz yatan Sultanım!... Safa durdum, imama uydum ve Sultan kişi niyetine namaza durdum...


Namaz bittiğinde imam dönüp, "Haklarınızı helal ettiniz mi?" diye sordu. Hayâ ederim Sultanım. Asıl helallik alması gereken bizler değil miyiz? Hakkını helal et Sultanım!...


Boğazın suları akmıyor bu gün. Martılar da simit kapma yarışına girmemiş. Salâlar bu gün daha bir hüzünlü okunuyor minarelerde. Yüşâ tepesinden bir serin rüzgar ta Zeyrek yokuşuna kadar yol buluyor. Ardından yüzünü Eyüp'e dönüyor. O rüzgar Eyüp'ten havalanıp Sana da geliyor mu Sultanım? Senden evvel Karacaahmed'e düştü yolum. Sana selam getirdim, Seni seven mübarek tebaandan. Seni gerçekten seven tebaandan... İzinsiz gelmekten hayâ ederim, beni de ayak ucunda bir yere alır mısın Sultanım?..


Bir Sultan huzurunda nasıl durulur? El pençe divân mı durmak gerekir, diz kösüp boyun eğmek mi?


Duyuyor musun Sultanım? Sabah ezanları okunuyor. İstanbul sokakları hâlâ hareketli. Teraslardan, karanlık ve izbe sokaklardan müzik sesleri geliyor. Sarhoşların naraları, etini satan kadınların hasılat gülücükleri yayılıyor etrafa. Kimisi adam soyuyor, kimisi de cinayet işliyor dahil-i sûrda. "Hisarlarda engizisyonlar cadı diye yakıyor meleklerimizi." yazarın deyişiyle. İşte tam bu yaşanıyor, Senin yaşadığın ve yaşattığın topraklarda.


İstanbul ağlıyor Sultanım!

İstanbul kan ağlıyor...

İstanbul'da kendini yitirmiş biri Sensizliğine ağlıyor.

Bu padişah mülkü toprak, padişahsızlığına ağlıyor.


Sultan huzurunda ağlamak edep dahilindeyse, müsadenizle Sultanım!...


Sultanım, Gavs-ı Ekber Sultanım!.. Cihan Padişahı Sultanım!.. Beni de ayak ucunda bir yere alır mısın?

AŞK'A ŞİİR AŞK'A SEMA