23 Haziran 2009 Salı

Uykuda Bir Efendi.





Uykuda bir Efendi…
Gülümseyişler uykuda.
Toprak altına çapraz sıralanmış
Çürümeye yüz tutmuş bir boşluğun
Seyrek tahtaları arasında…
Zümrüt yeşili bir sanduka altına
Mühürlenmiş bir sevda…
Neylinin sesinden kopmuş
Asırlara yenik düşmüş yaslı bir nida:
“Gel!” diyor ya hani,
Hani “Ne olursan.” diyor
“Ne olursan ol yine” diyor ya!

Madde manayı yedi
Söz sükûta altın geldi.
Kesret içinde vahdet ararken
Çokluk tekliğe galip geldi.

Ömürlük bir söz köpürüyor satırlarda.
Avcı ava avlanıyor
Ve denizler buluşuyor çorak bir ovada.
“Hamdım, piştim, yandım.”
Damlalar deniz olmaya yüz tutarken
Ay, aşk eliyor gecenin sükûtunda.
“Döndükçe etekler yelpazelenir
Döndükçe gönülde aşk tazelenir”
Mülteci bir ruh terk ediyor
Akışkan bir fanilikte bedeni.
Kudümler aşka seslenirken,
Tennûrelerle beziyor aşk âlemi.

“Men çe gûyem vasf-ı ân âlî-cenâb
Nist peygamber velî dâred kitâb”

Seslenişler susuyor sanduka dilinde.
Duruyor semâzenler
Ve duruyor dünya…
“Kitabı vardır; ama peygamber değildir.”
Dese de susuyor dünya.

Efendi uykuda…
Uykuda hoş görmeler.
O, zulme inat uyanık dursa da
Anlamıyor,
Dinlemiyor,
Diretiyor,
İnadına uyuyor dünya.



Hiç yorum yok:

AŞK'A ŞİİR AŞK'A SEMA